» » Enerjiye Hükmetmek: Dyson Küresi




Medeniyetin Kurtuluşu: Dyson Küresi

Enerji… İnsanlığın bitmek bilmeyen ama gün geçtikçe tükenme tehlikesinde olan önemli ihtiyacı. Kişi başına düşen enerji tüketimi, gelişmiş ülkeleri gelişen ve gelişmemiş ülkelerden ayıran bir mihenk taşı. Örneğin Dünya nüfusunun %5’ini bile oluşturmayan ABD tüketilen tüm enerjinin %25`ini harcıyor. Aynı şekilde uygarlıkları da tükettikleri ya da elde ettikleri enerjiye göre sınıflandırmak mümkün. Ayrıca daha önceki videolarımızda bahsettiğimiz Kardashev Cetveli tam da bunu yapıyor. Tip I olarak adlandırılan uygarlıklar, üzerinde yaşadıkları gezegenin tüm enerjisini kullanabiliyor. Tip II, çevresinde dolaştıkları yıldızın enerjisinin neredeyse tamamını kontrol altına almış uygarlık olarak tanımlanıyor. Tip III uygarlıklar ise içinde bulundukları galaksinin enerjisini kontrol edebiliyor. Hepimiz biliyoruz ki gezegenimizin enerji kaynakları sonsuz değildir. Sınırlı ölçüdeki bu kaynaklar bir gün tükenecekler. Dolayısıyla o gün gelmeden konuyla ilgili önlemleri almak zorundayız. 
Önlemlerden biri Güneşe Kafes geçirmek mi ? Düşününce absürt saçma gelebilir ama bu enerjinin absürtlüğü söz konusu bile değildir. 
O zaman Güneşe Kafes geçirerek enerjiye hükmetme Projesi Dyson Küresine merhaba diyelim.
(İntro)

1960 yılında ilk kez bu varsayımsal yapılar hakkında kurguyu ortaya atan İngiliz-Amerikan asıllı teorik fizikçi Freeman Dyson’a göre, yerel yıldız mahallelerinde bazı uydulara ve gezegenlere yerleştikten sonra akıllı bir uzaylı türü, artan popülasyon nedeniyle çok daha fazla enerji tüketmeye başlayacak ve bunun sonucunda da böyle bir girişimde bulunmak isteyecektir.
Bu uzaylı türünün endüstrisinin ve popülasyonunun her yıl düzenli bir şekilde %1 oranında büyüdüğünü varsayarsak, Dyson’ın hesaplamaları, türün işgal ettiği alanın ve enerji ihtiyaçlarının katlanarak artacağını, hatta 3000 yıl içerisinde trilyon katına çıkacağını ileri sürüyor. Güneş sistemleri Jüpiter büyüklüğündeyse türün mühendisleri, gezegeni nasıl parçalara ayıracaklarını ve gezegenin kütlesini nasıl küresel bir kabuğa yayacakalarını düşünmeye başlamalılar.
Dyson küresi, bir yıldızın tüm enerjisini elde etmek için onun etrafını saran ve bu enerjiyi kullanabileceğimiz bir enerji formuna çeviren bir yöntemdir. Dyson Küresi yıldızın tüm yüzeyini kaplayan bir yapıdır. Yıldızın tüm yüzeyini saran reseptörler ile yıldızın tüm enerjisini istediğimiz bir yere ya da bataryalara yönlendirir. Diğer bir seçenekse medeniyetin direk Dyson küresinde yaşamasıdır.
Kızılötesi radyasyonlardan dolayı Dyson kürelerini, uzaktaki astronotların evrendeki diğer varlıkları tespit etmek için kullanabilecekleri bir tür teknolojik imza olarak kabul edebiliriz. Şu ana kadar çok az sayıda araştırmacı Dyson kürelerini tespit etmek umuduyla geceleri gökyüzünün kızılötesi haritalarını taradı ancak hiçbiri sıra dışı bir şey görmedi.
2015 yılında Yale Üniversitesi’nde çalışan Tabetha Boyajian adında bir astronom, KIC 8462852 isimli bir yıldızdan gelen ışığın gizemli bir şekilde kısıldığını kaydetti. Bu alışılmamış titreşim araştırmacılar tarafından daha önce kaydedilen hiçbir veriyle eşleşmiyordu. Bazı araştırmacılar titreşen ışık düşüşlerinin, yerleşik bir Dyson küresinden kaynaklanabileceğini düşündü. Bu düşünce medyanın ilgisini fazlasıyla üzerine çekti. Kurum tarafından diğer canlılık belirtilerini araştırmak için düzenlenen, Boyajian anısına Tabby’nin yıldızı olarak adlandırılan teknolojik kampanyaların altı boş çıktı. Dahası şu an bir sürü araştırmacı ışığın davranışlarını başka canlılık aramadan cevaplamaya çalışıyor.
Dyson küreleri onlarca yıldır bilim kurgu dünyasının temelini oluşturuyor. 1937’ye kadar belirli bir galakside sistemlerin nasıl olduğunu Dyson’ın düşüncelerini etkileyen, bir Stapledon romanı “Star Maker”; güneş enerjisini akıllı kullanım için odaklayan, tüm galaksinin karartıldığı ve ışık tuzaklarıyla çevrili olarak açıklıyordu. Yazarı Larry Niven olan “Ringworld” adlı romanda ise 1992 yılında yayımlanan “Star Trek: Next Generation” bölümünde de olduğu gibi yıldızı çevreleyen halka şeklinde bir yapı olarak tanımlanmıştı.
Madde ve Enerji İhtiyacımız gün geçtikçe artıyor. Bu ihtiyacımızı karşılayacak sınırlı madde olanaklarımız var. 
Hatırlarsanız Daha önceki videolarımızda Antimadde kavramından bahsetmiştik.
Kısaca açıklarsak, Elde etmesi zor, enerjisi bol prensibini içeren maddenin ters ikiziydi. Enerji ihtiyacımızı fazlasıyla karşılayacaktır ama zorluğu yok değil. Dyson ise bir umut olabilir. Dünyada ürettiğimiz çevreye zararlı enerji kaynakları hem gezegene zarar veriyor hem de çabuk tükeniyor. Kısacası enerjimizi içte değil dışta arama zamanı… 
Esas konu, dünya dışı zeki yaşam formları ararken zihinlerimizi biraz da olsa açmak ve bu tür konulara geleneksel yaklaşımlarımızın dışında bir yaklaşım göstermemizdir. Dış Gezegenlerde yaşam arama mücadelemizde Binlerce yöntem denendi ve hiçbiri yeterli etkiyi göstermedi. 
Uzaylıları hep aklımızın yanında filmlerin, kitapların veya dergilerin kurguladığı şekilde hayal etmemizin de bize birçok yararı olduğu kadar zararı da olacak. Eğer onları bulacak olursak onlar hakkında hüküm verdiğimiz sanılarımızın doğru çıkması hiç de olası değil. Bu, durum bizim çöküşümüz, yok oluşumuz ya da sonumuz olabilir. 
İleriki Videolarda Görüşmek Üzere…


«
Previous
This is the most recent post.
»
Next
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok

Leave a Reply

Perform

Cat-5

Cat-6