Bu videomda sizlere bütün yaşantımızın aslında bir Simülasyondan ibaret olduğunu iddia eden bir teoriye değindim. Son 40 yılda gelişen bilgisayar oyunlarına baktığımızda öncekine göre gerçek hayata çok yakın ve ayrtıntılı oyunlar yapıldığını görmekteyiz gelecekte yapay zekayla beraber bu oyunların içindeki karakterlerin oyunda olduklarını fark etmedikleri bir simülasyon yapılabilir. Kim bilir belki de bizden üstün bir ırk bunu bize yapmıştır.

Öncelikle Merhaba arkadaşlar bu videomda sizlere Adeta Bir oyunun içinde olduğumuzu iddia eden İç sesimizin aslında bizi kontrol eden bir oyuncunun komutları olduğu şeklinde düşündüren Simülasyon Teorisini anlatacağım.
Her şeyden önce bu konunun hala bir iddia olduğunu kesin kanıtlara dayanmadığından dolayı ihtimallerle hareket edildiğini bilerek izlemenizi tavsiye ediyorum.

Yaşadığımız dünyanın hatta tüm evrenin aslında bizden daha gelişmiş bir ırkta yaşayan bir çocuğun fen ödevi olduğunu düşünsenize bu cümleyi başta duyduğumuzda mantıksız geliyor olabilir. Empati kurarak benzer durumun bizde olduğunu düşünelim. Biz şuan da 6 kişilik bir grup oluşturarak bir bilim konferansına Gta veya gerçek hayatı bir karakter üzerinden kontrol ederek anlatan bir oyun yapalım. Bu oyunu ayrıntılı kodlar yazarak yapmayı bitirdiğimizde günümüz teknolojisini de göz önünde bulundurarak gerçeğe yakın bir şekilde yaptığımızı var sayalım oyunu oynadığımızda o karakteri biz yönlendiriyoruz istediğimiz şekilde hareket ettirebiliyoruz. İşte simülasyon teorisi de basit anlamıyla bizim de böyle kontrol edildiğimiz bir karakter olduğumuzu ön görüyor. Şuanda ben veya siz istediğiniz şekilde hareket edebiliyorsunuz ben şu anda kendi özgür irademle konuşuyorum siz de bu videoyu özgür iradenizle izliyorsunuz. Ve beğeni butonuna basacaksınız. Peki o zaman nasıl sanki bir oyundaki karakter gibi yönlendiriliyoruz? Herkeste benzerlik gostermese de Günlük hayatımızda bazen belirli kararlar alırken kendi iç sesimizin yönlendirmesiyle hareket ettiğimizi görürüz. Bazen mantığımızla yanlış olduğunu bildiğimiz olayları iç sesimizin hareketiyle gerçekleştirdiğimiz bir anla karşı karşıya kalırız mesela şu anda kimi öğrenci arkadaşlarımızın ders çalışması gerekiyor kiminin önemli işleri var ama şuan görev ve sorumluluklarımızı bilmemize rağmen yapmamız gerekenleri yapmayarak iç sesimizle hareket ediyoruz . İşte buradaki iç ses aslında bir bilgisayar oyunu veya simülasyonda ki insanları oynayan kişinin yönlendirme biçimi olabilir.

Bu konuyu ele alırken günümüz insanlığın gelişimi de göz önünde bulundurulması gerekmektedir bundan 40 sene önceki oyunlara baktığımızda o dönemin şartlarında devrimsel nitelik taşıyor olabilir ama gerçekçi değil ve basit yapıları bulunmaktadır günümüzdeki oyunlara baktığımızda sanal gerçeklik gözlükleriyle oynanan oyunlar olsun bir karakter üzerinden kontrol edilen oyunlarda olsun gerçeklik ve ayrıntı bakımından çok gelişmiş olduğunu görmekteyiz. 40 sene de gerçekleşen bu değişimin 100 sene sonrasında nasıl olduğunu bir düşünsenize eğer ki gelişme bu denli hızda artarsa içerisinde kendine ait yapay zekasıyla hareket eden oyunun içinde olduklarının farkinda olmadıkları bir simülasyon yapılması zor değil işte bu nokta da ilk kez 2003 yılında nick bastom tarafından yazılan acaba bir bilgisayar simülasyonunun icindemiyiz makalesi insanı bir hayli düşündürüyor.

Konunun daha iyi anlaşılması için Matrix film serisini ele alarak ilerleyelim izlemeyenler için matrix filminin konusu

Saygın bir yazılım şirketinde çalışan neo gecelerini program kırarak ve Matrix'i araştırarak geçirir. Esrarengiz şekilde Trinity ve Morpheus ile tanışan Neo, yaşadığı dünyanın aslında beyninde gerçekleşen bir simülasyondan ibaret olduğunu öğrenir ve kendini bu durumdan kurtarmak için Morpheus'un önderliğindeki ekibe katılır. Neo gerçek dünyada ilk nefesini aldıktan sonra simülasyona tekrar girerek Matrix'in ne olduğunu kavrayacak ve kurtarılma nedenini öğrenerek gelişen olaylar çerçevesinde yeni kimliğini tanımaya çalışacaktır.

Filmdeki olaylar çok ileri bir tarihte teknolojinin son derece gelişmiş olduğu, yapay zekaya sahip makinelerin yaratılmış olduğu bir dünyada geçmektedir . Bu simülasyon teorisi ilginizi çektiyse mutlaka izlemelisiniz

Matrix filminde ki bir diyalogtan hareket ederek konumuza devam edelim

Hiç gerçek olduğundan Emin olduğun bir rüya gördüm mü neo peki bu rüyadan hiç uyanmasaydın gerçek dünya ile düşler dünyası arasındaki farkı nasıl anlayacaktın ?

Bu diyaloğu incelediğimizde gerçekten de şuanda rüyada olup olmadığımızı kesin olarak bilemeyiz. Herkeste olmasa da bazı insanlarda rüyanın içinde rüya görme gibi durumlar meydana gelmektedir. Gece uyuduğunuzda rüya görmeye başladığınızı düşünün gördüğünüz rüya aslında rüyanın içinde bir rüya olsa uyandığınızı gördüğünüzde aslında rüyanın içinde rüya görmeyi birakiyorsunuz ama asıl
1. Katmanda ki rüyayı görmeye devam ediyorsunuz. Bunu belki yaşamadığınız için garip geliyor olabilir. Ama bir rüyadan nasıl kesin olarak uyanırız diye düşündüğümüzde rüyada ölerek olduğunu anlarız belki de bu gerçek yaşantımız da öldüğümüz zaman bir simülasyondan yani rüyadan uyanacak olabiliriz.

Bu teoriyi destekler nitelikte olan başka bir çalışmayı inceleyecek olursak geçtiğimiz yıllarda bilim insanları ölümü gerçekleşmiş fakat beyin fonksiyonları hala çalışmakta olan bir insan üzerinde deney gerçekleştirdiler. Beyne normal fonksiyonlarından farkli hareket ettirmeye yönelik haber sinyalleri gönderen bilim insanları mesela sevindirici bir haber olarak yeni bir çocuğunun olduğunu üzücü bir haber olarak yakın bir dostunun vefat ettiğini belirten sinyaller gönderdi. Beynin bu haberler karşında farklı tepkiler vermesi üzerine bilim insanları beynin içerisinde verilen komutlarla hareket ettirilerek simülasyon bir hayat oluşturulabileceği tezini öne sürdü. Empati kurduğumuzda belki de bizim şu anki yaşantımız ölü bir bedendeki beyne verilen sinyallerle oluşturulan simületif bir hayat olabilir. Günümüz teknolojisinde görülen rüyaları izleme adı altında çalışmalar bulunuyorken Gelişmiş bir teknoloji ile bu bizim hayatımızın simülasyonunu izledikleri bir sinema filmi olabilir.

Bu simülasyon teorisinin olamayacağı ile ilgili öne atılan fikirleri incelediğimizde mutlak bir hatanın olduğu ile karşılaşıyoruz yani
Bizim çok ilerimizdeki bir medeniyet bizi simüle edebiliyorsa biz de ileride bir medeniyeti simüle edebiliriz yani bu simülasyonlar içinde simülasyonlar sonsuz bir döngü ile devam eder. O halde varlığın bilincindeki ilk medeniyet yani simülasyonlara başlayan ilk medeniyet kim tarafından simüle edildi sorusu çıkıyor bu da antitez olarak simülasyon teorisinin olamayacağını gösteriyor.

Her konu için ortada bir tez var ise antitezine de bakıp kendinize yakın olduğunu düşündüğünüz tez bu antitez soruları karşılayabiliyor mu diye bakarak düşüncelerinizi şekillendirin arkadaşlar ileriki videolarda görüşmek üzere








«
Previous
Sonraki Kayıt
»
Next
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok

Leave a Reply

Perform

Cat-5

Cat-6